22 Ağustos 2010 Pazar

Bizim ordu, gerçek bir ordu olsaydı, zaten bugün bu ülkede savaş yaşanmazdı.

KUM SAATİ 22.08.2010


Ahmet Altan

Genelkurmay açıklaması

Ahmet Altan köşe yazılarını web sitenize ekleyin
Bizim ordu, gerçek bir ordu olsaydı, zaten bugün bu ülkede savaş yaşanmazdı.
Ordu, siyasete müdahale etmez, Kürt meselesinin demokrasi içinde çözümünü engellemez, işleri çığrından çıkartmazdı.
Darbe yapıp Diyarbakır Cezaevi’ni Kürtler için bir cehenneme çevirmezdi.
Kendi içlerinde “illegal” yapılar oluşturup insanları sokaklarda öldürmezdi.
Barış ihtimali belirdiğinde “33 asker” faciasını yaşatmaz, insanları kışkırtmazdı.
Ordu ordu olsaydı, mesele kendi doğal mecrasında akar, Kürtlerin dillerini konuşması yasaklanmaz, hoşnutsuzluklarını siyaset içinde anlatmaları engellenmezdi.
Ama bizim ordu, ordu olmak istemedi, ordudan başka bir şey oldu, siyasete müdahale etti, Kürtlere, dindarlara, solculara baskı yaptı, ülkeyi bir kışlaya çevirmeye uğraştı.

Yıl 2010, hâlâ “darbe planları”, andıçlar, lahikalar çıkıyor ordunun içinden.

Daha önce de birkaç kere yazdım, bir ordu siyasetle uğraşmaya başladığında onun “askerliği” biter, askerî yeteneklerini kaybeder.

Dün Genelkurmay Başkanlığı, Hantepe baskınıyla ilgili bir açıklama yayınladı.

Hantepe’deki çocukları “bile bile ölüme bırakmadıklarını” anlatabilmek için nasıl “beceriksiz” olduklarını, askerî yeteneklerini nasıl tümden kaybettiklerini anlatmak zorunda kalmışlar.
Askerî yeteneklerini kaybettikleri zaten belli de açıklamadaki birçok iddiaları ne yazık ki gerçeklerle uyuşmuyor.
Mehmet Baransu da yazdı zaten, ona gelen “Heron görüntüleri” içinde “çatışma öncesi” görüntüler de yer alıyor.
Sadece baskın sırasında yaşananlar değil, Hantepe’nin baskın öncesi hali, PKK’nın ilk atışları o görüntülerde var.
Heronlar, Hantepe baskını sırasında başka yerdeyse, o görüntüler nasıl alındı?
Ben, Genelkurmay Başkanlığı’na bir soru sormak istiyorum önce.
Hantepe baskınının olduğu gece çekilen bütün Heron görüntüleri elinizde, değil mi?

“Heronlar baskından önce PKK’lıları görmedi” iddianızı kanıtlamak için o geceki bütün Heron çekimlerini yayınlayabilirsiniz, değil mi?
“Biz o geceki görüntüleri sildik” derseniz pek inandırıcı olamazsınız.
Rica etsem, o gece Heronların nerelerde olduklarını, saatleri ve koordinatlarıyla açıklayabilir misiniz lütfen?
Bunlar işin “Heronlar Hantepe baskınına gelen PKK’lıları görmedi, biz onları ancak baskın başladıktan sonra gördük” iddiasıyla ilgili sorular. Ama sorular bu kadar değil elbette.
Genelkurmay diyor ki, “Heron görüntüleri otuz noktadan izlenmedi.”
Peki, kaç noktadan izlendi?
O gece Heronların yaptığı çekimler kaç noktadan izleniyordu?
Hantepe’ye baskın yapıldığı anlaşıldıktan sonra helikopterler havalanmış ama Çığlı Suyu Vadisi’nde sis ve toz bulutu olduğu için vadiyi geçememiş.
Geçemediği için de Hantepe’ye ulaşamamış.
Orgeneral Başbuğ, daha önceki bir baskında askerlere neden yardım gönderilmediği sorulduğunda, “yağmur yağdığını” söylemişti.
Siz, yağmur, sis, kar olduğunda bütün yeteneklerinizi kayıp mı ediyorsunuz?
Bakın, şu son üç yılda yaşanan bütün büyük karakol baskınlarında, baskına uğrayanlara yardım gitmedi.
Dağlıca, Aktütün, Sarıyayla, Gediktepe, Hantepe hep aynı kaderi yaşadı.
Hiçbirine yardım gitmemesi tuhaf değil mi?
Üstelik bu baskınların hepsi daha önceden istihbarat tarafından bildirilmişti.
Genelkurmay açıklamasında, Hantepe baskınını yapan PKK’lıların elindeki “doçkalardan” bahsediyor, bu silahların ağırlığı 175 kilo, o silahlar o tepeye, hiç kimseye, hiçbir Heron’a görünmeden nasıl ulaştı, bu konuda bir şey söylemiyor.
Hantepe’de yaralanan bir çocuk, baskından önce “ön mevzilerin boşaltıldığını” anlatmıştı, bu konuda da bir açıklama yapılmıyor.
Hatırlıyor musunuz, Dağlıca’da da aynı şey olmuştu, ön mevziler baskından önce boşaltılmıştı. Başkalarını bilemem ama ben bütün bu yaşananlara baktığımda, ordunun bir bölümünün “savaşın hiç bitmemesini” istediğine dair derin bir kuşkuya kapılıyorum.

Bunu yapmayın.
Yaşanan bu garipliklerin sorumlularını bulup, hesap sorun.
Artık bitsin bu savaş, bu düşmanlık, her ölümle insanların içine yerleşen bu keder ve öfke bitsin.
Barışa bir imkân tanınsın.
Eller tetikten çekilsin.
Bir de konuşarak deneyelim sorunları çözmeyi.
Barışı konuşmak, çocukların nasıl ve neden öldüğünü konuşmaktan daha iyi değil mi?

ahmetaltan111@gmail.com
http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-genelkurmay-aciklamasi.htm

Hantepe’deki Heron skandalıyla ilgili bir ay sonra açıklama yapan Genelkurmay, görüntüleri yalanlamadı, “Baskın sonrasına ait” dedi

Hain değiliz, beceriksiziz - MEHMET BARANSU - Istanbul - 22.08.2010


Hantepe’deki Heron skandalıyla ilgili bir ay sonra açıklama yapan Genelkurmay, görüntüleri yalanlamadı, “Baskın sonrasına ait” dedi

Genelkurmay, Taraf ’ın ortaya çıkardığı Hakkâri Çukurca’ya bağlı Hantepe üs bölgesinde Heronun çektiği görüntüyle ilgili sessizliğini nihayet bozdu. Yedi askerin şehit edildiği olayın üzerinden bir ay geçtikten sonra kamuoyuna çelişkili açıklama yapan Karargâh, “Medyaya yansıyan görüntüler, çatışmanın başlamasından sonraki sürece ait ve çatışma süresince de ilgili komutanlıklar alınması gereken tedbirleri almış” görüşünde.
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasında “çatışma başladıktan sonra Heronları bölgeye gönderdik” deniyor ancak Taraf’ın elinde çatışma öncesine ait görüntüler var. Hatta ilk taciz ateşinin açıldığı tepedeki görüntüyü de Heron çekiyor. Ardından da mevzi değiştiren PKK’lılar, askerlerin bulunduğu bölgeye yaklaşıyor. PKK’lıların ilk görüntüsünün alınması ve mevzilere gelme arasındaki zaman aralığı ise yaklaşık 30 dakika. Genelkurmay dahil tüm birimlerin canlı izlediği bu ilk görüntüde emir verilmesi durumunda, bölgeye en uzak yerden bir uçağın Hantepe’ye ulaşması 20 dakika.
Açıklamadaki bir başka çelişki ise Çığlı Suyu Vadisi’ndeki yoğun sis ve toz bulutu nedeniyle yardım helikopterinin bölgeye gidemediği iddiası. Meteoroloji bu iddiayı yalanlıyor. Heronun çektiği görüntüden de bölgede havanın açık olduğu net bir şekilde görülüyor.

Yanıt bekleyen sorular

Genelkurmay açıklamasında olmamasına rağmen, aşağıdaki sorular da cevap bekliyor.

» PKK baskından önce ağır silah getirip, pusu, taciz ve sızma olarak organize bir baskın gerçekleştirmesine rağmen, bu saldırı öncesi istihbarat alınmaması normal midir?

» Saldırı sonrası birlik kendi haline neden bırakıldı ve yardım dört saat sonra gitti?

» Hantepe’de bir eksiklik olmadığı açıklanmasına rağmen, Hantepe ve Gediktepe’de Heronların çektiği görüntüler neden silindi? Başlatılan soruşturmada Heron merkezlerinde çalışan askerlerin ev ve işyerlerine neden baskın yaptınız?

» Açıklamanızda basına yansıyan görüntülerin olaydan 45 dakika sonrasına ait olduğunu söylerken, 02:15’ten itibaren görüntü aldığınızı açıklıyorsunuz. Bunu söylerken çelişkiye düşmüyor musunuz? Taraf’ın elindeki baskın öncesi ve taciz ateşi görüntülerini nasıl açıklıyorsunuz?

» Açıklamada görüntülerin canlı olarak 30 yerden izlendiği ifadesinin maksatlı ve gerçek dışı olduğunu belirttiniz. Ancak, kaç yerden izlendiğiyle ilgili neden bir açıklama yapmadınız? Bu görüntüler Genelkurmay, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz, Jandarma, Hava ve 2. Ordu Komutanlığı’ndan izleniyor mu, izlenmiyor mu?

» PKK’lıların topçu ateşine maruz kaldığını söylemenize rağmen, Taraf’ın elindeki görüntülerde açıkça yedi PKK’lının baskın sonrası bir tepede toplandığı görünüyor. Baskından sonra 30 dakika bölgede dinlenen ve tarama yapan PKK’lıların bu kadar rahat davranabilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

» Açıklamada Docka mevzilerinin yerlerinin tespit edilmesi üzerine, bölgeye iki sorti hava harekâtı icra edilerek, mevzilerin tahrip edildiğini açıkladınız. Peki hava şartlarındaki olumsuzluk uçaklar için de geçerli midir? Değilse bu uçaklar neden bir gün sonra öğle saatlerinde kullanılmıştır? Bir gün sonra uçakların iki sorti yaparak susturduğu dockalar ifadesinden çatışmanın ertesi günü öğlen saatlerine kadar devam ettiği sonucunu mu çıkarmalıyız? Uçakları görüntü alındığı 02:15 saatinde neden göndermediniz?

»Taraf, yalnızca Hantepe görüntülerini yayımlamadı. 19 Haziran 2010’da yapılan Gediktepe baskınıyla ilgili görüntülerle ilgili neden bir açıklama yapılmadı? Baskından 15 gün önce sınırdan geçen yaklaşık 100 PKK’lı görüntülenmesine rağmen niçin önlem alınmadı? Gediktepe baskınından iki gün önce Emniyet’in baskın yapılacağı faksıyla ilgili neden hiçbir açıklama yok?

Karargâh’a göre tedbir alınmış

Genelkurmay’ın dün internet sitesinden yaptığı açıklama şöyle: “Hantepe üs bölgesi ve yakın emniyet kuvveti mevzilerine yoğun terörist ateşi, 20 Temmuz gecesi saat 01.45’te altı değişik noktadan aynı anda başlamıştır. Olayı öğrenen ve o sırada Diyarbakır’da bulunan dönemin 2’nci Ordu Komutanı da saat 02.00’den itibaren olayın takip, sevk ve idaresine müdahil olmuştur. Olay anında insansız hava aracı, 40 km. kadar uzakta başka bir bölge üzerinde olduğundan derhal Hantepe’ye yönlendirilmiş, saat 02.15’te Hantepe üzerinde olmuş ve görüntü aktarmaya başlamıştır. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere saldırı öncesi yaklaşan teröristlerin görüntülerinin aktarılmış olması söz konusu değildir. Basına yansıyan insansız hava aracı görüntülerinden, en erken olanının zamanı ise 02.31’dir ve olayın başlangıcının 46 dakika sonrasına aittir. Olayın başlaması üzerine Hakkari’de konuşlu bulanan taarruz helikopterlerine emir verilmiş, helikopterler, zorunlu hazırlıklarını müteakip havalanmış, ancak Çığlı Suyu (ZAP) vadisindeki yoğun sis ve toz bulutu nedeniyle güneye, Çukurca bölgesine geçememiş, yarım saat süren denemeyi müteakip, Hakkari’ye dönmek zorunda kalmışlardır. Aynı helikopterler, hava şartlarının iyileşmesi üzerine, saat 04.30’da Hantepe üzerinde olmuş ve bölgeden uzaklaşmaya çalışan teröristleri ateş altına almışlardır. Uzaklaşmaya çalışan teröristler, aynı zamanda topçu ve havanlarla da ateş altına alınmıştır. İnsansız hava aracı görüntülerinin hangi makamlar tarafından izleneceği 2’nci Ordu Komutanlığı’nca ve sadece ilgili birlikler dikkate alınarak belirlenmektedir. Otuz ayrı merkezden bu görüntülerin izlendiği iddiası maksatlı ve gerçek dışıdır. Olayın cereyan şeklinden de görüleceği gibi, medyaya yansıyan görüntüler, çatışmanın başlamasından sonraki sürece aittir ve çatışma süresince de ilgili komutanlıklar alınması gereken tedbirleri almış veya almaya çalışmışlardır.”



http://http://www.taraf.com.tr/haber/hain-degiliz-beceriksiziz.htm

BİR EFSANENİN SONU MU?

Bir efsanenin sonu mu? Hanefi Avcı niçin bu kitabı yazdı?


Taraf muhabiri Mehmet Baransu, "Haliç'te Yaşayan Simonlar- Dün Devlet Bugün Cemaat" kitabıyla gündeme gelen tartışmaların perde arkasını sorguladı. İşte yazısı:

BİR EFSANENİN SONU MU?

Hiç kuşkusuz dünün en flash haberi Hanefi Avcı'nın yazdığı kitapta iddia ettiği olaylardı. "Haliç'te Yaşayan Simonlar- Dün Devlet Bugün Cemaat" adlı kitapta, devleti Fethullah Gülen cemaatinin ele geçirmeye çalıştığını söylüyordu Avcı. Ergenekon, Balyoz, Kafes, Erzincan iddianamesi, Danıştay saldırısı başta olmak üzere yargıya yansımış olayların birçoğunun içi boştu ona göre.
Kamuoyu bu iddialar karşısında ne düşündü bilmem ama ben kendi adıma "bir efsanenin sonunun" böyle olmaması gerektiğini düşündüm. Bu olayların bir bölümünün kamuoyuna yansımasını sağlayan kişi bendim. Haber kaynaklarımı çok iyi tanıyordum. Tanıdığım askerlerin hiçbiri kendisinin iddia ettiği gibi isimler değildi. Üstelik bu isimler cuntacı komutanlarının yanı sıra cemaat hakkında da kendisinden daha ağır ifadeler kullanıyorlardı.

Darbe planlarını bilen ilk kişiydi

Kitaptaki iddiaları doğrusu şaşkınlıkla karşıladım. Şaşkındım çünkü yüzlerce nedenim vardı. Avcı'nın 2000 sonrası görev aldığı faaliyetleri, kendisine yakın olan isimler başta olmak üzere, askerlerden dinlemiştim. 2003-2005 yılları aralığında Türkiye'nin geçtiği süreci, Karargâh ve 1. Ordu'da yapılan planları gün gün bilen isimlerden biriydi Avcı.
Bugün inkâr ettiği Balyoz'u, 'Sarıkız'ı, 'Ayışığı'nı, 'Eldiven'i, Ergenekon'u kamuoyundan yıllar önce biliyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı 2003'te uyaran isimdi kendisi. Gazetecilere, Ergenekon yapılanmasını, Balyoz'u, darbe planlarını Sabri Uzun'la birlikte nasıl önlediğini yıllar önce yüzlerce kez anlatmıştı. Hatta Hürriyet gazetesinden bir isme bazı belgeleri veren de kendisiydi.
Kitabı dün hızlı bir şekilde gözden geçirdim. Ergenekon ve Balyoz darbe planlarının içinin boş olduğunu kitabının kimi yerlerinde iddia eden Avcı, kitabın bazı bölümlerinde ise bu operasyonları önemsediğini vurguluyordu. Kendi içinde bu çelişki acaba nasıl açıklanabilirdi? Avcı, özellikle darbe planlarıyla ilgili bir takım iddialarda bulunuyordu ama isim, yer, zaman vermekten nedense kaçınıyordu.

Ergenekon savcılarına bilgiyi veren kimdi?

Kitabı okudukça geçmişe yolculuk yaptım. Kafamda yüzlerce olay ve soru işareti belirmeye başladı. Avcı bugün söylediklerinin tam tersini geçmişte dile getirmiş, üstelik Erdoğan'a bu olaylarla ilgili belgeler sunmuştu. Bununla da yetinmemiş, siyasetçiler, bürokratlar ve özellikle de gazetecilerle yüzlerce toplantı yapmış, belge bilgi paylaşmıştı. Bugün içi boş dediği Ergenekon soruşturmasındaki Karargâh Evleri soruşturmasını ilk kez gündeme getiren kişi kendisi değil miydi? Trakya MİT Bölge Başkanlığı'nın istihbarat raporunu dikkate alıp, Trakya'da soruşturma yapmıştı. Ergenekon savcılarına soruşturmalarla ilgili tanık olarak bilgileri kim vermişti acaba? "Cami bombalama timleri gibi saçma sapan iddialar" ifadesini kitabında kullanmasına rağmen, Fatih-Çarşamba'yı askerlerin havaya uçuracağı bilgisini geçmiş yıllarda nasıl elde etmişti? Bu bilgiyi öğrenmek için kullandığı istihbarat tekniği neydi? Kimlerle bunları paylaşmıştı? Peki ne olmuştu da Hanefi Avcı bir anda kırılma yaşamıştı? Dün savunduğu olayları bugün bir cemaatin komplosu olduğunu iddia edecek noktaya gelmişti?

Yaşadığı kırılma noktaları

Hanefi Avcı yaklaşık yedi yıldır bir kırılma evresindeydi. İlk kırılma anı, Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürlüğü görevinden alınmasıyla gerçekleşti. Dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun cemaate yakınlığından dolayı cemaatin kendisine operasyon yaptığını düşünüyordu. Ancak unuttuğu iki nokta vardı. Beyaz Enerji Operasyonu sonrası Ağrı'da yaptığı operasyonla AKP'nin ayağına basmıştı. İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu'nun oğlu Murat Aksu'yu gözaltına almaya çalışması ise ipleri koparmıştı. Avcı adına ikinci
kırılma anı Sabri Uzun'un İstihbaratın başından alınması oldu. Avcı, Uzun, Emin Aslan ve Mustafa Gülcü iyi arkadaşlardı ve mümkün olduğunca birlikte hareket etmeye çalışıyorlardı. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan'ın uyuşturucu baronuyla makamında görüşmesinin ardından tutuklanması kırılmayı derinleştirdi. Avcı, bu işi cemaatin yaptırdığına inanıyordu. Aslan'a kefil olduğunu kamuoyuna açıkladı. Savcılığa verdiği ifadede ise geri adım attı. "Emin Aslan yapmamıştır diyemem" noktasına geldi.

MİT'in başına geçmek istedi

Hanefi Avcı açısından son kırılma ise beklediği dört makamla ilgili oldu. Önce Emniyet İstihbarat Başkanlığı görevine atanmak istendi. Ardından Celalettin Cerrah'ın yerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gelmeye çalıştı. Burası olmayınca bu kez Ankara Emniyet

Bir efsanenin sonu mu? Hanefi Avcı niçin bu kitabı yazdı?

Müdürlüğü için kulisler yaptı. En önemli ve son hamlesi ise MİT'in başına geçmek istemesiydi. Türkiye'de bu makama gelebilecek tek kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu. Tüm bu beklediği makamlar olmayınca Avcı, cemaatin kendisinin önünü tıkadığını düşündü. Askerlerin YAŞ sürecinde eski konuma gelip, kendilerinden hesap soracağını analizinde bulunmasıyla da askere yakın durmaya çalıştı. Dün savunduğu hatta tanık olarak savcılara belge ve ifade verdiği olayları, bugün inkar etmeye başladı.
Hanefi Avcı için son kırılma noktası, beklediği dört makamla ilgili oldu. Avcı, MİT'in başına geçmek istiyordu.
Kitapla ilgili haberlerin gazetede yer alması üzerine Hanefi Avcı'yı aradım. Kendisinden röportaj talebinde bulundum. Avcı "bir hafta sonra görüşelim" dedi. Umarım yazdıklarımdan ve tartışmalardan dolayı Avcı sözünden caymaz. 2003-2005 yılları arasında bizzat içinde bulunduğu darbe planlarını engelle süreciyle ilgili yer, zaman ve mekan belirterek soracağım yüzlerce soruya cevap verir.
Mehmet Baransu / Taraf

http://http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1018442&title=bbir-efsanenin-sonu-mu-hanefi-avci-nicin-bu-kitabi-yazdib&haberSayfa=1