25 Ağustos 2010 Çarşamba

Atatürk İle İnönü Kavgası

Atatürk İle İnönü Kavgası

Birlikte çalıştıkları dönemde Atatürk İnönü arasında meydana gelen anlaşmazlıklar ve kırgınlıklar ile Atatürk’ün ölümü üzerine on iki yıl süren milli şeflik döneminde İnönü’nün Atatürkçülük aleyhine yaptığı uygulamalar anlatılmakta, bu çelişkiler ortaya konulurken Atatürk’ün son başbakanı Celal Bayar ile yapılan karşılaştırmalar yer almaktadır.



1932 senesi ortalarında işlerin iyi gitmediğini gören Atatürk Hükümetin icraatlarını denetlemeye başlamıştı. Eylül ayının ilk haftasında Yalova’da dinlenirken, çalışmalarından memnun olmadığı İktisat Bakanı Mustafa Şeref Bey’i raporlu olduğu halde çağırtır. Bu zat Başbakan İnönü’nün başarılı gördüğü bakanlardan birisi olarak tanınıyordu. Akşam yemekte Atatürk neşeli tavırları ile dikkat çeker, ancak yemeğin sonlarına doğru sözü döndürüp dolaştırıp ahlak ve karakterine güvenilmeyenlere getirir ve Mustafa Şeref Bey’e hitaben Sanayi Umum Müdürünü nasıl tanıdığını sorar. Dürüst ve çalışkan olduğu cevabı karşısında son derece hiddetlenir. Onu hiç konuşturmadan epeyce azarlar. Ertesi gün Başvekil İsmet Paşa’nın gönlünü almak için yemeğe davet eder. Yemek saati geçtiği halde İsmet Paşa hayli geç kalır. Herkes yemeğe geçer, bir müddet sonra İsmet Paşa gelerek sağa sola bakmadan yerine geçer oturur. Atatürk’ün neşeli haline rağmen İsmet Paşa garsonlara akşam gazetesi getirterek çarşaf gibi açıp okumaya başlar. O günlerde İngiliz gazetelerinde yazan Atatürk’e Dizbağı Nişanı verileceği haberleri üzerine konuşulmak istenir, İsmet Paşa yine ilgisiz kalır. Yemeğin sonunda herkes ayrılırken Atatürk İsmet Paşa’dan biraz daha kalmasını ister, yan odaya geçerler ve Atatürk İsmet Paşa’dan yemekteki tavır ve hareketlerinin hesabını sorar. Odadan çıkarken İsmet Paşa’nın çok yorulduğunu ve dinlenmesi gerektiğini, sabahleyin başvekilliğe kimin vekâlet edeceğini söyleyeceğini ifade ederek istirahata çekilir. Gecenin ilerleyen saatlerinde İsmet Paşa tekrar köşke gelir ve Salih Bozok’a Gazi’yi ne kadar çok sevdiğini, varlığını O’na borçlu olduğunu, görevden alınmamasını, bunun rakiplerin işine yarayacağını, birkaç gün müsaade edilirse yorgunluk gerekçesiyle kendisinin ayrılacağını Gazi’ye iletmesini rica eder, Salih Bozok Gazi’yi uyandırır ve iletir. Söylediklerini ertesi gün akşam yemeğinde toplum önünde münasip bir dille tekrarlarsa sorun kalmayacağına dair Gazi’nin cevabı İsmet Paşa’ya iletilir ve sorun biter.



Başvekil İsmet Bey kişisel görüşleri nedeniyle hayranlık duyduğu için askeri alan yanında ekonomide de Sovyet Rusya modeli olan devlet tekeli olarak da değerlendirilen modeli uygulamaya geçirebilmek için Rusya’dan heyetler getirterek raporlar hazırlatmış, ancak uygulaması mümkün olmamıştır. Bu doğrultuda hazırlatılan ekonomik plan onay için Atatürk’e sunulduğunda İsmet Paşa’ya gösterilmesini ister. Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak İsmet Paşa’nın gördüğünü söylemesine rağmen onaylamayarak yine de İsmet Paşa’ya okutmalarını ister. İktisat Vekili Celal Bey’in karma ekonomiyi benimsemesi nedeniyle aralarında birkaç küçük anlaşmazlık yaşanmışsa da ülkeyi etkileyecek bir kriz çıkmamıştır.



Atatürk, İflas eden Sovyet Rusya modeli yerine iktisat işi ile uğraşmış birisi tarafından uygulanacak karma ekonomi modelinin uygulanmasını ister ve tüm tarım, ekonomi ve bankacılık işlemlerini yürütmek üzere İktisat Vekili Celal Bayar’ı görevlendirir, bu konulardaki kendi yetkilerini de bakana devreder. Bunun üzerine Celal Bayar tarafından o sıralarda İstanbul’da bulunan Atatürk’e hitaben bir telgraf çeker. Bu göreve başlaması nedeniyle çekilen bir telgraftır. Aynı gün Atatürk tarafından cevabi telgraf çekilir. Telgrafta başarıları ve kendisi gibi başarılı bir şahsı İktisat Vekilliğine seçen Başvekil İsmet İnönü’ye iltifatlar yazılıdır. Cevabi telgraf o günkü Ulus gazetesinde manşetten yayınlanır. Atatürk sonbaharda İstanbul’dan Ankara’ya döndüğünde mutat görüşme için köşke gelen İnönü sözü bu konuya getirerek sanki bir başvekile yazılmış gibi iltifatlarla dolu olduğunu söyler. Buruk bir ifade ile şayet istenirse başvekilliği Celal Bey’e devredebileceğini de söyler. Bu söz üzerine kahkaha atan Atatürk şimdi sırasının olmadığını, ileride onun da sırasının geleceğini söyler.



Niyon konferansına katılmak üzere Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras görevlendirilmiştir. Görüşmelerin ilerleyen aşamalarında konferans metninde bir madde Atatürk’ün dikkatini çeker. O sıralarda Akdeniz’de kontrolsüz dolaşan denizaltıları avlamak için işbirliği önerilmektedir. Hükümetin bu maddenin farkına varıp varmadığı yoklanır, varmamışlardır. Uyarma üzerine uyanan İnönü metnin imzalanmamasını isteyen bir telgraf çeker, ancak Atatürk tam tersini düşünmektedir. Her ne kadar ellerinde bu mücadeleye katılacak gemi ve denizaltı olmasa da diğer devletler tarafından eşit statüde kabul edilmek anlamına gelen bu madde nedeniyle imzadan imtina etmeye gerek olmadığı görüşüyle imzalanmasını isteyen bir telgraf çeker. Arada kalan Tevfik Rüştü Aras Atatürk’e durumu bildiren bir telgraf çeker. Atatürk’ün iknası nedeniyle İnönü’den imzalanması konusunda bir telgraf gelir ve sorun çözülür. Ancak Tevfik Rüştü Aras bu sorun nedeniyle ileride İnönü tarafından kabine dışı bırakılacaktır.



Atatürk ile İnönü arasındaki anlaşmazlıkların sebebi Niyon Konferansı ve Hatay meselesi gibi gösterilmek istense de, diğer etkenleri de değerlendirmek gerekir. Bunlardan birisi de İnönü’nün Kudüs’lü eniştesinin ticareti iyi bilmesi nedeniyle İnönü iktidarının nimetlerine doymaması, Bomonti birasının imtiyazını uzatma çalışmaları, çiftlikte bulunan bira fabrikasının genişletilmemesi ve çiftlikteki ağaçların bakımsızlığı nedenleriyle Atatürk Çankaya’da bir sofra düzenler. Toplantıda İnönü ve Tarım Bakanı da vardır. Tarım Bakanı ile konuşma devam ederken İnönü araya girerek haddini aşan sözler sarf eder. Hatta memleketin sarhoş sofralarından mı idare edileceğini de söyler. Bunun üzerine Atatürk İnönü’ye hitaben; “Seni bu mevkilere getirenin de bir sarhoş olduğunu unutuyorsun” diyerek sofrayı dağıtır.

Ertesi gün İstanbul’a gitmek üzere trene binen Atatürk İnönü’ye sağlık raporu almasını, mesai arkadaşlıklarının bittiğini söyler. Kısa bir süre sonra Celal Bayar başbakan olarak atanır. Görevden ayrılan İnönü, Özel Kalem Müdürlüğü ve koruma ekipleri yanında bırakıldığı halde her türlü alışverişini sırada beklemek pahasına kendisi görmeye başlamış ve mağdur başbakan rolü oynamaya başlamıştır. Hatta hipodromda halkın O’nu omuzlarına alarak tezahüratta bulunmalarına Atatürk çok sinirlenmiş, Bilecik Milletvekili Salih Bozok’a ertesi gün mecliste soru önergesi vererek İnönü’nün niyetini öğrenmesini istemiştir. Ertesi gün CHP grup toplantısında Salih Bozok söz alarak İnönü’ye bunları sorar, İnönü bir saate yakın izahatta bulunur. ATATÜRK ile aralarında geçen tartışmaya hiç değinmeden görevden kendisinin ayrılmak istediğini vurgular.



Başbakan olarak görevlendirilen Celal BAYAR İnönü’nün uygulamaya çalıştığı sistemi değiştirerek demokrasi sinyalleri vermeye başlamıştır.



1938 yılı baharı başlarken Atatürk’ün sağlığındaki sıkıntılar iyice kendini belli etmeye başlamıştır. Biraz gezmek niyetiyle yanındakilerle birlikte çıkarak önce çiftliğe, sonra baraja giderler, akşam serinliği çökmeye başlayınca da Anadolu Kulübüne gitmeye karar verirler. Kulübün önüne vardıklarında kapıda İnönü ile karşılaşırlar. Atatürk uzun süredir görüşmediği İnönü’yü iltifat ile briç oynamaya davet eder. Asansör küçük olduğu için Atatürk ve İnönü asansöre binerler, diğerleri merdivenden çıkarlar. Yukarıda asansörden inen her ikisinin de yüzleri asıktır. Atatürk hiddetle yemek masasının hazırlanmasını, rakı içeceklerini söyler. Herkes şaşırmıştır. Orada bulunmayanların da çağrılması istenir. Konuklar gelmeden masaya oturmayan Atatürk yanındakilerle birlikte masaya oturur. Bir müddet sonra herkes gelince Atatürk kızgın bir sesle İnönü’ye asansörde söylediklerini tekrar etmesini söyler. Uzun tartışmalardan sonra konunun aslı anlaşılır; İnönü asansörde kendi başvekilliği döneminde işleri iyi yürüttüğü için Atatürk’ün keyif yaptığını, Celal Bayar’ın döneminde ise çok çalıştığını ima eden sözler sarf etmiştir. Azarlama faslı biter, ortam yumuşar ve sohbetler başlar. Ancak bu görüşme Atatürk ile İnönü’nün son görüşmesidir.



1938 yılının Gençlik ve Spor Bayramı törenlerinden sonra yoğun çalışma temposu ve Akdeniz gezisine katılan Atatürk’ün rahatsızlığı daha da artar. Doktorlar içkisiz ve sigarasız bir istirahatın şart olduğuna kendisini ikna ederler. Bir müddet sonra da yabancı doktor getirilmesine razı olur. Kısa bir süre dinlenince durumunda bir hayli düzelme olur. Buna güvenerek kalkıp çalışmaya başlar. Hatta kilo almaya da başlar. Ancak bu kiloların sebebinin karaciğerde su toplanması olduğu anlaşılır.

Atatürk’ün İstanbul’da birinci komadan çıkıp ikinci komaya girmek üzere olduğu son günlerde Kazım Özalp Paşa İnönü’ye Atatürk’e geçmiş olsun demek ve helalleşmek üzere İstanbul’a gitmesini tavsiye eder. Tren biletini de aldıran İnönü tereddütle konuyu bir de Refik Saydam’a sormak ister. Refik Saydam kendisinden beklenmeyen bir tepki göstererek bunun bir komplo olduğunu, O’nu öldüreceklerini, kedisinin buna razı olmadığını haykırır. Bunun üzerine zaten gönülsüz olan İnönü ziyareti iptal eder. Ölüm yolculuğunun yaklaştığını birkaç ay önce hisseden Atatürk noter çağırtır ve vasiyetini hazırlatır. İnönü’nün iki oğluna da tahsil aylığı bağlanması İnönü’yü çok kuşkulandırır. Bu kuşkular içini kemirirken, bir de Atatürk’ün yakın çevresinde kendisi aleyhine tertibat olduğu haberi de gelince iyice gerilir. Buna rağmen Atatürk henüz ölmemişken taraftar kazanma ve kendisini Cumhurbaşkanlığına taşıyacak irtibat çalışmalarına hız verilir. Geleceklerini garanti altına almak isteyen menfaatçi kişiler zaman kaybetmeden İnönü’nün etrafında toplanmaya başlarlar. Celal Bayar ise bir taraftan hükümet işleriyle meşgul olurken, diğer taraftan da İstanbul’da bulunan Atatürk’ün sağlığı ile yakından ilgileniyordu. Atatürk, her yıl olduğu gibi 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Meclis kürsüsünden okuyacağı nutkun ana esaslarını hazırlamasını ister. Uzun süren çalışmalar sonucu nutuk hazırlanır, ancak bu kez de sağlığı Ankara’ya gitmek için uygun değildir. Nutkun Başbakan tarafından okunması kararlaştırılır.



Bu sıralarda İnönü’nün kulis faaliyetleri son hızla sürmektedir. Bayar taraftarı görünüp, aynı zamanda İnönü için çalışarak ikiyüzlü bir siyaset izleyen birçok kişi vardır. İçlerinden bazıları Celal Bayar’a gelerek nabız yoklamak istemektedirler. Ancak Bayar’ın bu buhranlı günlerde, üstelik Atatürk henüz sağ iken yürütülen bu çalışmaların karşısında olması, hatta “evvela asarım, sonra muhakeme ederim.” sözleri dahi yürütülen kulis faaliyetlerini önleyemez. Atatürk 9 Kasım günü yakınında bulunanları çağırarak ellerini öptürür ve veda eder. Aynı günün akşamı Ata’nın sağlık durumunun tamamen kötüleştiği haberi gelince Ankara’da Bakanlar Kurulu, Mareşal ve İnönü toplantıya çağrılır. Toplantı bitiminde Celal Bayar İstanbul’a yola çıkar. 10 Kasım günü Atatürk vefat eder etmez ölüm tutanağını alarak Ankara’nın yolunu tutar. Salih Bozok ve birkaç görevli dışında Dolmabahçe sarayı tamamen boşalır. Salih Bozok intihar girişiminde bulunur. Herkes bundan sonrasının hesapları ve pazarlıkları için bir tarafa dağılır. Durum telefonla başbakanlığa bildirilerek cenaze hazırlıklarının başlaması sağlanır.



Meclis acilen toplantıya çağrılır. Malatya Milletvekili İsmet İnönü oybirliği ile Cumhurbaşkanı seçilir.



Bundan sonrasında cenazenin Ankara Etnoğrafya Müzesine taşınması, Başbakan Celal Bayar’ın görevden ayrılması ve yeni ekonomik düzen sıkıntılarının yaşandığı, Atatürk’ün en güvendiği iki bakanın hemen görevden alınması ve 12 yıllık İnönü devri başlar. Bu devir kendi adına para basan, hiç ihtiyacımız yokken daha önce manda yönetimini savunduğu ülkelerden borç para alan, daha da önemlisi 1946 yılında tekrar seçilmesiyle 12 yıl boyunca Rasat Tepe’de yaptırılması gereken Anıtkabir’i inşaat halinde bekleten ve ilgilenmeyen İnönü devridir. 1950 yılında görev süresinin dolması üzerine yerine Celal Bayar seçilir. Cumhurbaşkanı Bayar Çankaya Köşkü’nün bahçesinden İnönü zamanında kaldırılan Atatürk büstünü tekrar yerine diktirerek kaidenin üzerine “Atatürk seni sevmek milli ibadettir” sözünü yazdırmıştır. Yine Bayar bir daha Atatürk aleyhine değişiklik yapılmasın diye 1951 yılında 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanununu çıkartmıştır. Diğer önemli hizmeti ise 1950–1953 yıllarında Anıtkabir inşaatı bitirilerek Atatürk’ü ebedi istirahat yerine defnettirmiştir.