25 Ocak 2011 Salı

Arif Doğan mahkemede JİTEM'i savundu

Arif Doğan mahkemede JİTEM'i savundu
İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, mahkemede dün ve bugün alınan ifadesinde Genelkurmay'ın 'JİTEM yoktur' açıklamasını net bir dille yalanladı. Eski PKK itirafçısı JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan'ın kendisi tarafından öldürtüldüğünü, İsveç'teki Aygan'ın ise Aygan olmadığını, bunun DNA testiyle de doğrulanabileceği şeklinde kafa karıştırma amaçlı olduğu tahmin edilen açıklamalar yaptı. JİTEM'in sorumluluğunu tek başına üstlenmeye çalıştığı gözlerden kaçmayan Doğan'ın JİTEM elemanlarını övmesi ve 'JİTEM olmasaydı bugün 80 bin asker ölmüş olacaktı' gibi ifadelerle kendisini ve örgütü kahraman göstermeye çabalaması dikkat çekti. Terörle mücadele adına hareket ettiği ileri sürülen JİTEM'in masum insanlara karşı yargısızca işlediği çok sayıda cinayetle insanları devletten nefret ettirdiği, Kürt vatandaşlardan bir çoğunun bu nedenle PKK saflarına katıldığı hatırlatılarak örgütün terörü daha da arttırdığı ileri sürülüyor. Çok sayıdaki Türk subayının da yine örgütçe suikaste uğradığı, örgütün uyuşturucu ve kaçakçılık işleriyle uğraştığı ileri sürülüyor. Bu iddialar bizzat JİTEM elemanlarınca dile getirilmekte. Ergenekon ve Albay Cemal Temizöz davaları gibi örgütü kısmen konu alan davalar haricinde, doğrudan JİTEM'i konu alan Diyarbakır'da açılmış davalar da halen görülmekte.

Balyoz Davası nedeniyle ara verilen Ergenekon davalarına 2 ay aranın ardından dün devam edildi. YP Genel Başkanı Tuncay Özkan, Gazeteci Mustafa Balbay ile halen hastanede tedavi gören Mehmet Haberal'ın da aralarında bulunduğu 27'si tutuklu 110 sanıklı davanın 96'ncı duruşmasına 600 izleyici gelince izdiham yaşandı. Duruşmada ilk kez dinlenen emekli Albay Arif Doğan, Genelkurmay ve Jandarma Komutanlığı tarafından doğrulanmayan JİTEM'in kadrolu bir kuruluş olmadığını belirterek, "Geçici bir süre denenmek için kurulmuş operatif istihbarat birimidir" dedi. PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan diye basına açıklamalar yapan kişinin aslında başka birisi olduğunu ileri süren Doğan, "Abdülkadir Aygan'ı ben öldürttüm.Ölmüş adamı kullanıyorlar. İsveç'de yaşadığı söyleniyor. Çocuklarıyla gelsin DNA testi yapılsın. Kesinlikle o olmadığı ortaya çıkar" diye konuştu. İkinci Ergenekon davasının tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, mahkemede alınan ifadesinde Genelkurmay'ın 'JİTEM yoktur.' açıklamasını net bir dille yalanladı. Dün Silivri'de görülen 96'ncı duruşmaya doktorlar eşliğinde ve tekerlekli sandalyede gelen Doğan, "JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir, geçici süre için kurulmuş operatif istihbarat birliğidir. İstihbarat artı icraattır." dedi. JİTEM'in, özel yetişmiş 10 bin kişiden oluştuğunu belirten Doğan, Hizbulkontra örgütünü de Hüseyin Velioğlu'na kendisinin kurdurttuğunu savundu.

Doğan'ın ifadeleri JİTEM davasını da etkileyecek • İkinci Ergenekon davasının 96. duruşması İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'de dün görüldü. Duruşmada salona tekerlekli sandalyeyle gelen tutuksuz sanık emekli Albay Arif Doğan'ın savunmasına geçildi. 'Silahlı terör örgütü üyeliği, yasak bilgiler temin etme, ruhsatsız silah bulundurma' suçlarından yargılanan Doğan, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi. JİTEM'le ilgili açıklamalarda bulundu. Vatan haini olmadığını anlatan Doğan, "JİTEM benim. Veli paşama (Veli Küçük) devrettiğim Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'dır. JİTEM benimle vardır. Diyeceksiniz 'sen devlet içinde devlet misin', hayır değilim. 'JİTEM legal değil' diyorlar. Genelkurmay, Jandarma inkar ediyor. Arif Doğan manyağı çıkmış... Kimseye 'yalan söylüyor' demiyorum ama ben söyleyeceğimi de söylerim. JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir, geçici süre için kurulmuş operatif istihbarat birliğidir. İstihbarat artı icraat bir arada.'' ifadelerini kullandı.

JİTEM uyuşturucuya bulaşmamış! • JİTEM'in esrar, eroin, uyuşturucu kaçakçılığı ile uğraşmadığını, PKK'ya karşı en az 100 kişilik gruplarla çalıştığını söyleyen Arif Doğan, geçtiğimiz yıl eylül ayında internete düşen JİTEM'le ilgili ses kayıtlarının kendisine ait olmadığını savundu. Ancak söz konusu kayıttaki ifadelerin aynısını kullandı. Doğan, "JİTEM'in hepsi sivildir. Bir tek asker benim. 10 bin kişi vardır. Ama 20'den fazlası bir araya gelmez. Hepsi özel yetişmiş. PKK'nın ölüm bölgesine sızardı. JİTEM'in girdiği ölüm bölgesini kimse bilmez. Kimseye anlatmadım, anlatmam da. Buradaki subaylara sorun, ölüm bölgesinin ne olduğunu bilmezler. JİTEM olmasaydı bugün 80 bin askerin ölmüş olacaktı. JİTEM'i kurduğuma kuracağıma pişman ettiler. JİTEM'i lağvettik.'' dedi.

JİTEM'in arşivi bende • Emekli Albay Arif Doğan, JİTEM'in varlığını Genelkurmay ve Jandarma'nın "JİTEM yoktur." açıklamasından sonra itiraf ettiğini anlattı. Hizbullah terör örgütüyle ilgili de açıklamalarda bulunan Doğan, "Hizbulkontra'yı da ben kurdum. Şimdiki Hizbullah değil. Hüseyin Velioğlu'nun ilk kurduğu teşkilattı bu. Bu teşkilatı ben kurmuştum, bu olaya baş koymuşum. JİTEM'in arşivi bende. Kimse bulamaz onu. İstediler, vermedim. 10 bin kişinin arşivi var. Onlar kahraman gibi çarpışıyorlardı. İsimlerini vereyim, onları da mı yargılayacaksınız?" dedi. Bir istihbarat üzerine 78 kelle aldığını söyleyen Doğan, hâkimin, "Islak imzalı askerî belgeler deponuzda ne geziyor." sorusuna cevap veremedi. Hizbullah kurucusu Hüseyin Velioğlu'nu Güneydoğu'da camilere gönderip vaaz verdirdiğini ve bu sırada onu koruma işini de köy korucularının yaptığını söyleyen Doğan, Hizbullah'ın daha sonradan bozulduğunu savundu. Çapraz sorguda Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in "TİT'i duydunuz mu?" sorusu üzerine Doğan, "TİT'ten bir kişiyi tanırım. O da Yeşil'dir. Benim emrimde de çalıştı. Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nda çalıştı." dedi.

'Aygan, Aygan değil. İnanmıyorsanız DNA testi yapın!' • Arif Doğan'ın dünkü duruşmada, öldüğünü iddia ettiği, İsveç'te yaşayan Abdülkadir Aygan, hayatta olduğunu ve istenirse Türkiye'deki parmak izlerinin İsveçli yetkililerde bulunanlarla karşılaştırılabileceğini açıkladı. Abdulkadir Aygan'ı kendisinin öldürttüğünü söyleyen Doğan, "Ölmüş adamı kullanıyorlar. Ben bu adamı öldürdüm diyorum. İsveç'de yaşadığı söyleniyor. Çocuklarıyla gelsin DNA testi yapılsın. Kesinlikle o olmadığı ortaya çıkar" diye konuştu.

Susurluk'ta 2. aracı sonra açıklarım • Arif Doğan, Susurluk kazasında Abdullah Çatlı, Sedat Edip Bucak ve Hüseyin Kocadağ'ın Mehmet Ağar ile görüşmek üzere İzmir'e gittiğini öne sürdü. Savcı, "Nereden tanıyorsunuz?" diye sorunca Doğan, "Aynı görevden tanırım onları, aynı yolun yolcusuyuz." dedi. Görüşmenin Ağar'ın kızının sağlık durumu sebebiyle gerçekleşmediğini iddia eden Doğan, "Kumarhanelerin İzmir'de açılması konusunda Ağar'la konuşacaklardı. Dönüş yolunda kaza yaptılar." dedi. Kaza sırasında arkadan gelen bir araç daha olduğu iddialarını tekrar gündeme getiren Doğan, "Aracın JİTEM'e filan ait olduğunu söylüyorlar. Ben öyle duymadım, sonra açıklarım." diye konuştu. Savcının, "Mahkemede açıklayabilirsiniz." demesi üzerine, "Ben kişiye indirgeyeceğim. Adamı neden doğrudan doğruya suçlayayım. Aptal mıyım?" ifadesini kullandı.

600 kişi duruşmaya geldi! • İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Atilla Sertel, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven'in de aralarında bulunduğu yaklaşık 600 kişinin izleyici olarak geldi. İzmir Atatürkçü Düşünce Derneği ve Yeni Partili (YP) üyelerinin tam 12 otobüsle gelerek izlediği duruşmada sıralar tamamen dolunca gazeteciler avukatlara ayrılan bölüme alındı.

Arif doğan: JİTEM kadrolu kuruluş değildir • Haydarpaşa GATA Hastanesi'nde tedavi gören ve sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanan emekli Albay Arif Doğan ise ambulans ile duruşmaya getirildi. Doktor eşliğinde oksijen tüpüne bağlı olarak savunmasını yapan Doğan, kimlik tespitinde babasından kalan pamuk tarlaları, eşinin kalan fındık tarlaları ve emekli maaşı ile aylık gelirinin toplam 7-8 bin TL olduğunu söyledi. Doğan, "Hepsi helaldir yani" dedi. Mesleğinin sorulması üzerine "Eğer 20 yıl dağlarda çarpışılan bir meslek varsa o meslektenim, emekli subayım" cevabını veren Doğan, 6 tep telefonu kullandığını, bunların sadece 2 tanesini ezbere bildiğini ifade etti. Doğan, "Diğerlerini telefonlarımı dinleyenlerden sorabilirsiniz. Hepsini dinliyorlar zaten" dedi.

Ben suçlu değilim • Hakkındaki suçlamaları Doğan'ın yüzüne okuyan Mahkeme başkanı Şengün, "Ergenekon Terör Örgütü olmak, yasadışı bilgileri tutmak, uyuşturucu, silah ve mermiler bulundurmakla suçlanıyorsunuz. Avukatınız hazır. Siz de hazır mısınız" sorusunu yöneltti. Suçlu olmadığını ve aklanmak için de kendisini savunmayacağını söyleyen Doğan, "Bir hakim ve savcı beni hasta yatağımdan alıp hastaneye yatırdı. İsterseniz beni bir daha öldürün ama ben suçlu değilim" diye konuştu.

JİTEM'i Küçük'e devretmedim • JİTEM'i kurup emekli Tuğgeneral Veli Küçük'e devrettiği, organize suç lideri Sedat Peker'le görüştüğü, uyuşturucu ve silah bulundurduğu iddialarını tek tek yanıtlayan Doğan, "Vatan haini değilim. Hiç şüpheniz olmasın. JİTEM'i bilen bir kişi varsa beni iğneyle öldürün. Veli Küçük'e JİTEM'i falan devretmedim. Ona Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nı devrettim. Sedat Peker'le görüşüyormuşum, Reis diye hitap ediyormuşum. Ben istihbaratçıyım herkesle görüşürüm. Kerhanedeki orospuyla da görüşürüm. Generaller de devletin bakanları da Sedat Peker'le görüşüyordu" ifadelerini kullandı.

Vahşice öldürülmüş insanları görünce intikam yemini ettim • İnternete düşen ses kayıtlarının kendisine ait olmadığını söyleyen Doğan, şunları kaydetti: "Ben aptal değilim, Arif Doğan'ım. 21 yıldır dağda yaşadığım için hayvan olmadım. İnsanları yaşatmaya çalıştım. Öyle ölümler gördüm ki bu suçlamalar az bile kalır. PKK tarafından kaçırılan bir Mehmetçiğin nasıl öldürüldüğünü gördüm. Başından ve omzundan asılıp altına konan saçta yakılmış, iskeleti çıkmıştı. Be o Mehmetçiğin iskeletine dokunup 'Ey Mehmetçik senin intikamını almazsam, anam emdiğim süt burnumdan gelsin' dedim. Sonra Yuvalı Peçenek köylerinin basılmasını gördüm. Kürt kızının karnını yarmışlar. Ona dokundum ve 'Eğer senin kanını yerde bırakırsam Kürt anamın sütü bana haram olsun dedim. Anam Kürt, babam Avşar aşiretindendir. O Kürt kızının suçu neydi? Beni bunlarla suçlayın, ama ne olur vatana ihanetle suçlamayın. Bir daha öldürmeyin. Ben vatan haini değilim. 2 kaleşnikof silahla, mermiyle suçlamayın. Ben emekli subayım. Ordudan sadece istihkakımı alsam 10 bin mermi yapardı"

Kozmik yetkisi olan subaydım • Evinde bulunan evraklarda herhangi bir suç unsuru bulunmadığını belirten Doğan, "Her askerde bulunur. Kozmik yetkisi olan bir subaydım. Türkiye'nin harp planlarını bilen biriyim. 21 sene dağlarda koşturdum. Bu devlet şimdi vatan haini yapıyor. Ben iki kere öldüm. 21 tane BDP'li meclise girdiğinde ve PKK'lılar Haburdan girince" diye konuştu.

JİTEM benimle vardır • JİTEM'in kendisi olduğunu söyleyen Doğan, " Veli Paşa'ya devrettiğim Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'dır. JİTEM benimle vardır. 'Sen devlet misin?' diye sorabilirsiniz. Hayır. Örgütle mücadele eden kişiyim. Ben akıllı oldukça askeri ve Kürdü öldürtmedim. Bunları ne madalya ne de aferin için yaptım" dedi. JİTEM'in eroin, silah kaçakçılığı ile uğraşmadığını ifade eden Doğan, "JİTEM'in görevi PKK grubunu tespit edip en az 100 kişilik gruplarla çatışmaktır" dedi.

OHAL'de binlerce silah dağıttım • "Hayatında hiç kimseyi öldür" diye talimat vermediğini ve kimseyi öldürmediğini söyleyen Doğan, "8 yıl PKK ile çatıştım. Son çatışmada 3 kurşun yedim. Biri kalbimi sıyırdı. Bunlar suçsa bunlardan yargılayın. Evimde 2 kaleşnikof bulundu. Biri benim diğeri ise Korgeneral Hulusi Sayın tarafından verildi. 3 tane silahım var. Bunlardan birini Genelkurmay Başkanı hediye etti. 'Bin tane fişek var' diyorlar. Ayda 150 mermi istihkakı var. 3 silahım var. 10 senede 3 bin yapar. Ben OHAL bölgesinde binlerce kaleşnikof dağıttım. Binlerce silah dağıttım. Öğretmenlerde dahil" diye konuştu.

JİTEM sivildir • Üst düzey örgüt mensuplarıyla irtibatlandırıldığını ifade eden Doğan, "Talabani ve Barzani ile görüştüm. Meclis Başkanına tercümanlık yaptım. Beni bunlarla suçlasınlar. JİTEM'i kurduğuma kuracağıma pişman ettiler. GÖTEM yaptılar. JİTEM sivildir. Bir tek asker benim. 10 bin kişi vardı. Ama 20'den fazla bir araya girmez. PKK'nın ölüm bölgesine giren birimdir. Buradaki subaylara sorun ölüm bölgesinin neresi olduğunu bilmezler. En büyük operasyonun istihbaratını fuhuş yapan bir kadından aldım. Bir günde 78 kelle aldım. JİTEM unsurlarıyla çalışılmasıydı bugün 80 bin şehit vardı. JİTEM ile GÖTEM birbirine girdi. Bölgedeki istihbarat kesildi. JİTEM'i lağv ettik. Ben kandile yaya olarak çıkan 21 kişiden biriyim" diye konuştu.

JİTEM kadrolu kuruluş değil • Genelkurmay ve Jandarma'nın JİTEM'i inkar ettiğini ifade eden Doğan, "JİTEM kadrolu bir kuruluş değildir. Geçici bir süre denenmek için kurulmuş operatif bir birimdir. Yani istihbarat artı icraat" dedi.

Hizbul kontr'u ben kurdum • JİTEM'in varlığını iki kuvvetin beyanından sonra açıkladığını belirten Doğan, " Genelkurmay'dan ve Jandarma Komutanlığı'ndan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne böyle birşey yok diye cevap verdiler. Bunun üzerine açıklama yaptım. Hizbul-Kontr'u da ben kurdum. Şimdiki Hizbullah değil. Hüseyin Velioğlu'nun ilk kurduğu teşkilattı bu. Bu teşkilatı ben kurmuştum. Bu olaya baş koymuşum. Çoluğumu çocuğumu bırakmıştı. Bunların kuruluşunu basından mı öğreneceğim. JİTEM'in arşivi bende. 10 bin kişinin arşivi var. Onlar kahraman gibi çarpışıyorlardı. İsimlerini vereyim, onları da mı yargılayacaksınız" dedi.

Balbay: Hukuk firarda • Duruşmada tutuklu sanık gazeteci Mustafa Balbay, Hizbullahçılar'dan daha ağır cezayla yargılandığını dile getirerek, "Balyoz sanıkları 20 yılla yargılanıyor. Ben 2 müebbet, 300 yıl hapisle yargılanıyorum. Firar eden Hizbullah sanıkları değil, hukuktur. Hizbullah sanıklarına her şey mümkündü, bize mümkünsüz. Gelinen noktada bu dava kilitlenmiştir. Biri 34, diğeri 48 cinayet işlediğini kabul eden Hizbullahçılar serbest. Cinayet işleyenler yurt dışında. Lütfen bir değerlendirme yapın, hukuku firardan kurtarın. Tahliyemi talep ediyorum" dedi. "10 yıl önce bu davadan karar çıkar mı" diye soran Tuncay Özkan da "Ben Hizbullah Terör Örgütü'nün 180 kişiyi öldürmüş sanığında daha ağır cezayla yargılanıyorum. Buraya izlemeye gelenlere seslerini yükseltmemeleri için uyarılıyor. Ne yani buraya gelenler Aslantepe'de olduğu gibi 're re re, ra ra ra Galatarasaray Galatasaray Cimbombom' diye mi bağırsın. Bu insanlar siyaset yapmamı istediği için buraya beni desteklemek amacıyla geliyor. Bırakın beni siyaset yapayım. Arif Doğan'ın durumu daha ağır olduğu diye benim burada söz hakkım mı engellenecek. 3 yıldır yatıyorum" diye konuştu.

Abdülkadir Aygan'dan cevap geldi • Anadolu Ajansı'nın geçtiği habere göre, Abdülkadir Aygan, hayatta olduğunu ve istenirse Türkiye'deki parmak izlerinin karşılaştırılabileceğini söyledi. İsveç'te açıklama yapan Abdulkadir Aygan, ikinci ''Ergenekon'' davasının bugünkü duruşmasında tutuksuz sanık emekli albay Arif Doğan'ın ''Abdülkadir Aygan'ı ben öldürttüm. Askeri, sivili, herkesi suçluyor. Bu adam ölü. Ölmüş insanı kullanıyor PKK, gayet güzel kullanıyor. İsveç'te yaşıyormuş, DNA testi yapılsın, verilecek cezaya razıyım'' sözleriyle ilgili olarak, şunları kaydetti: ''Benim ölü olduğumu ve DNA testi yapılmasını istiyor. DNA testi benim sorunum değil. İsveç ciddi bir devlettir. Biz buraya iltica başvurusu yaparken her şeyimizi araştırdılar, birçok test yaptılar. Tükürük testi bile yaptılar. Ayrıca ben Türkiye'de askerlik yaparken ya da cezaevinde bulunurken, birçok yerde parmak izim alındı. İsveç'te yapılan testler ile Türkiye'deki parmak izlerim de karşılaştırılabilir. İsveç'te yapılan testleri isteyip karşılaştırsınlar.'' 1990 yılında cezaevinden çıktıktan sonra, Kars'ta askerliğini yaptığı sırada Arif Doğan'ın kendisini telefonla arayarak, Diyarbakır'da çalışmak isteyip istemediğini sorduğunu anlatan Aygan, ancak Kars'tan Diyarbakır'a geçtiğinde Doğan'ın başka bir yere tayin olduğunu ve kendisiyle hiç yüz yüze gelmediğini belirtti. (Habertürk, Zaman)

Aygan: Doğan, JİTEM davasını zaman aşımından düşürmeye çalışıyor • JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan, JİTEM kurucularından Arif Doğan'ın Ergenekon davasının görüldüğü mahkemede dile getirdiği iddialara cevap verdi. Aygan, "Arif Doğan, şu an Diyarbakır'da devam etmekte olan JİTEM ve faili meçhuller davasının uzatmaya gitmesini istiyor. Zaman aşımına uğramasını istiyor. Benim ağzımdan basına ve resmi makamlara yapılan açıklamaları sulandırmak ve kafalarda soru işareti yaratmaya çalışıyor." dedi. İnternet sitesi nasname.com'dan bir açıklama yayınlayan Abdülkadir Aygan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki Ergenekon davasının 96. duruşmasında ifade veren tutuksuz sanık Arif Doğan'ın hedef şaşırtma taktiği uyguladığını savundu. 'Abdulkadir Aygan'ı öldürttüm' iddiasını cevaplayan Aygan, bugüne kadar onlarca gazeteciyle görüştüğünü, kitaplar yazdığını, Türkiye'nin resmi iade talebi dolayısıyla İsveç makamları tarafından sorgulandığını belirtti. Aygan, Türkiye'de ve İsveç'te parmak izleri ile tükürük numunelerinin bulunduğunu, kimlik tespitinin bu yolla yapılabileceğini kaydetti. 1994 yılında yaptığı kimlik değiştirme talebi dolayısıyla nüfus kütüğünden kaydının silinerek 'şehit' ilan edildiğini anlatan Aygan, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Arif Doğan, JİTEM'i bir bakkal dükkânına benzetiyor. Bir aile şirketine benzetiyor(!) Kendisi açıyor, kendisi kapatıyor! Sen de hiç vefa denilen şey yok mu? JİTEM'i birlikte kurduğun Cem Ersever, Hüseyin Kara, Hulusi Sayın ve diğer silah arkadaşlarınıza saygınız yok mu? Aklınca JİTEM'in tüm pisliklerini, kanun dışılıklarını kendisiyle gömecek. Suç ortaklarının adalet önünde hesap vermesini engelleyecek. Bu yaştan ve bu safhadan sonra beni PKK'li yapması gülünçtür. Kandil'e gittim demesi de atmasyondur. Arif Doğan, bırak Kandil'e gitmeyi sınırdaki Hacıbey Çayı'nı dahi geçmemiştir. Kendisini Afşar Beyi'yle akrabalık derecesiyle ilişkilendiriyor. Avşar Beyi nerde, Arif Doğan nerde? Afşar Beyi mertti, cesurdu, yalanı, hileyi sevmezdi, haksızlığa karşıydı. Bölge insanlarının PKK'li veya Hızbullahçı olması, devlet karşıtı olması Arif Doğan ve onun zihniyetindekilerin eseridir. Devletin yaptığı kanunlara uymayan, halka karşı terör estiren, yargısız infaz yapan ve yaptıranlar ne zamandan beri 'vatansever' olmuş? Arif Doğan aklınca bazı mihraklara kapalı mesaj veriyor. 'Öldürün' demek istiyor. Cem Ersever'i kalleşçe öldürdünüz, fakat ben size biraz pahalıya patlarım." (Cihan)

ARİF DOĞAN'IN SORGUSUNDA 2. GÜN: 18 Ocak 2011

Arif Doğan'ın mahkemede bağırarak konuşması hakimleri kızdırdı • Arif Doğan'ın mahkemedeki çapraz sorgusuna bugün de devam ediliyor. Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki ifade işlemi devam eden Ergenekon davası tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, sesini yükselttiği gerekçesiyle Mahkeme Başkanı Köksal Şengün tarafından uyarıldı. Başkan Şengün önce Doğan'a refakat eden doktora "Çok mu oksijen veriyorsunuz da bu kadar dinamik?" diye sordu. Konuşmasına aynı tonda devam etmesi üzerine Başkan Şengün bu kez de Doğan'a, "Burada jandarma yok. Burasının bir mahkeme, sizin de bir sanık olduğunuzu unutmayın. Bağırarak konuşamazsınız." uyarısında bulundu. Öte yandan çapraz sorgusu sırasında çalması üzerine Doğan'ın duruşmaya cep telefonu ile girdiği anlaşıldı.

Ersever JİTEM'de çalışmadı • İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen İkinci Ergenekon Davası'nın 97. duruşmasına 20'si tutuklu toplam 22 sanık katıldı. Çapraz sorgusu dün yarıda kesilen Arif Doğan'ın ambulansla doktor eşliğinde oksijen tüpüne bağlı olarak duruşma salona getirilmesinin ardından duruşma başladı. İstanbul Cumhuriyet Savcı Mehmet Ali Pekgüzel sorularına devam edeceğini belirtti. Pekgüzel ilk olarak "Cem Ersever'in JİTEM'de görev yapmadığını söylediniz doğru mu?" diye sordu. Doğan "JİTEM'i anladıysanız doğru. Ersever Jandarma İstihbarat Gurup Komutanlığı'nda görev yapmıştır. JİTEM sivillerden oluşur." dedi.

JİTEM'in yurtdışında görev yapmadı iddiasına savcıdan itiraz • Savcı Pekgüzel, Arif Doğan'ın bir önceki celse JİTEM'in yurt dışında görev yapmadığına dair beyanlarının olduğunu hatırlattı ardından da Aktif Haber'de yayınlanan ses kayıtlarında Suriye'nin Cemşeref Köyüne düzenlenen bir operasyondan bahsedildiğini belirtti. Bu anlatımlarda çelişki olduğu tespitini yapan savcı, bu konunun aydınlatılmasını istedi. Doğan ise duruşmanın bir önceki celsesinde söylediği gibi ses kayıtlarının kendisine ait olmadığı konusunda ısrar etti. Ardından da "Cemşeref köyü neresi, Murat Karayılan'ın karargahı orada elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Adam Güneydoğu'da elini kolunu sallayarak dolaşma hakkı var da devleti temsil eden kişilerin orada dolaşmaya hakkı yok mu? Orası sıfır noktası. Hollanda'da bir eylem mi yaptım" dedi.

Doğan sık sık ağzını bozdu • Ardından da Albulkadir Aygan hakkında yaptığı eylemle ilgili olarak "Şerefsiz. Sen kimsin Cem Ersever'in Arif Doğan'ın ismini ağzına alıyorsun pezevenk. Benim albayım kafasına sıktı. Abdulkerim Kırcı, kafasına 'Şerefsiz yaşamaktansa ölürüz daha iyi' diyerek sıktı. Şimdi ben bunun hesabını kimden sorayım." diye bağırdı. Bunun üzerine başkan Köksal Şengün "Sakin olun. Kendize eziyet edip ortamı da germeyin." şeklinde müdahale etti.

Ergenekon sanıklarının 'JİTEM'le alakamız yok' iddiasına savcıdan itiraz • Bu sırada Avukat Celal Ülgen söz aldı, "Burada Ergenekon yargılanıyor. 1970 yılındaki eylemlerle davanın ne ilgisi var" müdahalesinde bulundu. Bu sırada Mustafa Balbay ısrarla söz istedi ve zorlukla da olsa söz hakkını başkandan aldı. Balbay, "Dün sabırla duruşmayı dinledim. Ama bugün yeni bir gün başlıyor. İşkence altındayım. Arif Doğan'a geçmiş olsun diyorum. Arif Doğan'dan rica ediyor hatta yalvarıyorum. Burada Ergenekon davasından gayri her şey konuşuluyor. 16'ıncı yüzyılın kunta kinteleri gibiyiz. Biz bu davanın sanıkları nasıl bir araya gelmişiz onu anlatsın. Savcı bir tekneye binmiş aslan avına çıkmış iki de geyik avlıyor. Dün akşam televizyon programında arkadaşlarımızı öldürmekle suçlandık. Doğan'ın bu anlatımlarıyla üç iddianame ve iki soruşturma çıkar. Yalvarıyorum bizi anlatsın. Kurban bayramından önce bizi kurbanlık koyun gibi cezaevine gönderdiniz. Arif Doğan'a bağlı olan Muzaffer Öztürk'ün ifadesinin alınmasına karar verdiğiniz gün serbest bıraktınız. Mustafa Balbay Cumhuriyet Gazetesini nasıl bombalatmış onu anlatsın." dedi. Savcı Pekgüzel, bu soruları sormasının gerekçesini anlattığını belirterek Balbay'a "Siz JİTEM'de görev yaptınız mı? Ayrı ayrı hücreleri var." diye sordu. Bu sırada Doğan, "İddianamede anlatılan JİTEM benim kurduğum JİTEM değil. Kimse hesap soramaz benden. İddianamede yazılan JİTEM'i kim kurduysa o cevaplasın." diye bağırdı. Bu sırada sanıklar tepki gösterdi. Savcı Pekgüzel ise sorulardan rahatsız olan sanıkların isterlerse duruşmadan çıkarılabileceğini söyledi. .

Aygan Aygan değil • Soru üzerine JİTEM'in kadrolu bir kuruluş olmadığını belirterek, "Geçici bir süre denenmek için kurulmuş operatif istihbarat birimidir" dedi. PKK itirafçısı Abdülkadir Aygan diye basına açıklamalar yapan kişinin aslında başka birisi olduğunu ileri süren Doğan, "Abdülkadir Aygan'ı ben öldürttüm. Bu adam kim de çıkıp bu kadar şey söylüyor, ölmüş adamın adını kullanıyor." dedi.

Depodaki günlüğünü kabul etmedi • Savcı Pekgüzel, bir depodan ele geçirildiği ileri sürülen bir günlükteki notu Doğan'a göstererek, yazının kendisine ait olup olmadığını sordu. Doğan da yazıyı hatırlamadığını, kendisine ait olduğunu net olarak bilmediğini ve gözlerinin de iyi görmediğini söyledi.

PKK'lıların listesi • Kendisinde ele geçen belgelerde PKK'lıların listesinin olduğunu hatırlatması üzerine, Doğan, "Ne yani PKK'lıların değil de genelevde çalışanların listesi mi olacaktı. PKK'nın bir numaralı hedefiyim. Ben onları unutsam da onlar beni unutmaz." diye konuştu.

Savcının sorularına öfkeli cevaplar verdi • İddianamedeki yer alan JİTEM'in kendisi olmadığını söyleyen Doğan, "Kitapta yer alan JİTEM'de bu değil. Benim kurduğum JİTEM'i ben biliyorum" dedi. Savcı Pekgüzel'in 16 Eylül 1989 yılında Cizre Nusaybin'de öldürülen Hasan Caner, Hasan Uçar ve Tahsin Sevim'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Doğan, bu isimleri ilk defa duyduğunu anlatarak, ''Ben dün ne yediğimi hatırlamıyorum. Her ölen adam bana mı sorulacak? Belki eceli gelmiş ölmüştür. Ben nereden bileyim?'' yanıtını verdi.

İbrahim Babat ve Hacı Hasan • Bunun üzerine savcı Pekgüzel'in, 'Dönemin İdil savcısı tarafından hazırlanan yetkisizlikte İbrahim Babat tarafından bu olayın gerçekleştirildiği belirtiliyor' diyerek Diyarbakır'daki bir davada JİTEM üyeleri hakkında açılan davada adı geçen kişilerden İbrahim Babat ve Hacı Hasan'ı tanıyıp tanımadığını sorduğu Doğan, 'Hacı Hasan, Suriyeli Kürttür. Daha sonra Türk vatandaşlığına geçmiştir. İbrahim Babat ile Hacı Hasan aynı kişilerdir. Devlete tarafından operasyonlarda bilgilerine kullanılmıştır. Diyarbakır'da hakkında dava açılmıştır. 17 yıl hapis almış ve çeşitli cezaevlerini dolaştıktan sonra Suriye'ye teslim edilmiştir." dedi. Doğan, İbrahim Babat'ın ''Mete'' kod adlı Hacı Hasan olduğunu ve kendisinin Suriye uyruklu eski bir PKK'lı olduğunu anlattı. Örgütten ayrıldıktan sonra Türkiye kimliğini çıkardığını ve onun bilgisinden bazı operasyonlarda yararlandığını anlatan Doğan, ''Ancak daha sonra hakkında bir dava açıldı. 17 yıl ceza aldı ve en son duyduğuma göre ülkesine iade edildi. O kişi benim hakkımda birilerinin yönlendirmesiyle 11 sayfalık ifade verdi ve dönemin başbakanı tarafından 'O ifade çok gizlidir' denilmişti'' şeklinde konuştu.

Levent Ersöz'ü iyi bilir • Savcı Pekgüzel, sanık Doğan'a Ergenekon ana davası ile ikinci Ergenekon davasının isimlerini saydığı bazı sanıklarını tanıyıp tanımadığını sordu. Levent Ersöz'ü tanıdığını belirten Doğan, "Çok iyi tanırım. Jandarma generalidir. Çok iyi bir harekat plan subayıdır. Kurmay yüzbaşılığından bilirim. Seminerler verirdik." dedi.

Atilla Uğur ve Muzaffer Öztürk • Hasan Atilla Uğur'u Albay Kürşat olarak tanıdığını belirten Doğan, birlikte çalışmadıklarını ve emekli olduktan sonra tanıdığını, bir kez de konuştuklarını söyledi. Sanık Muzaffer Öztürk'ün dairesinde kendisine ait askeri belge ve mühimmatın bulunduğunu hatırlatan savcı Pekgüzel, "1997 yılında Yalova'da görev yaptığınız dönemde tuttuğunuz bir notta Ankara JİTEM'den Albay Kürşat yazmışsınız. İfadenizde JİTEM'in 1990 yılında dondurulduğunu söylemiştiniz. Oysa bahsettiğiniz not bu tarihten sonrasına ait. Açıklar mısınız?" diye sordu. Bunun üzerine Doğan, "Kuran ayeti mi bu. yanlış söylemiş olamaz mıyım? Ayrıca JİTEM değil de götem mi deseydim. Bütün pisliklerin arkasında bu götem gavatları vardı." diye konuştu. Doğan'ın, kendisine sorulan sorulara sık sık sesini yükselterek cevap verdiği ve soluğunun kesilmesine kadar bağırdığı gözlendi. Doğan, sanıklardan Muzaffer Tekin, Levent Göktaş, Oktay Yıldırım, Fikri Karadağ, Fikret Emek ve Abdulmuttalip Tonçer'i tanıyıp tanımadığı şeklindeki sorulara da düşünerek hayır cevabını verdi. Doğan, daha sonra da "Bu kişileri tanımadığımı söylüyorum ama bana gösterin ki belki tanıyor da olabilirim. Sonra eşek kadar kadar Arif Doğan bizi tanımıyor demesinler. Sonra mahçup olmayayım." dedi.

Adil Serdar Saçan'a: Şerefsiz! • Doğan, sanıklardan Adil Serdar Saçan'ı tanıyıp tanımadığı sorulduğunda ise "Onunla bir hesabımız var. İddianamede benimle ilgili bir erkeğe yakışmayacak sözler söylemiş. 72 milyona sesleniyorum, o şerefsiz erkekse gelsin bunları yüzüme söylesin. Söylediği sözlerin 100 katını kendisine iade ediyorum. Adil Serdar Saçan ne halt olursa olsun onu tanımıyorum." ifadesini kullandı. Sanık Muzaffer Öztürk'ün de kendisine ait eşyaları evinde muhafaza ettiği için sanık olduğunu belirten Doğan, "Onu çocuğum gibi severim." dedi. Savcı Pekgüzel'in sanık Muzaffer Öztürk'ün evinde bulunan malzemelerle ilgili sorusu üzerine Doğan, "Bunlar askeri belgeler ve askeri malzemelerdir. O belgeler sizi ilgilendirmez. Askeri bir literatür var. Askeri savcılık ve askeri mahkeme var. Beni yargılayacaksa onlar yargılar. Bu mahkeme yargılayamaz." dedi. Savcı Pekgüzel ile Doğan arasında bu konuyla ilgili olarak yargılar-yargılayamaz polemiği yaşandı.

Mahkeme başkanından ilginç itiraz • Bu sırada Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, sanık Arif Doğan'a, "Siz zaten konuşmadığınız için hastasınız sanırım. Zira konuştukça açılıyorsunuz ve rahatsızlığınız azalıyor. Aslında hakkınızdaki teşhisin doğru olup olmadığını tekrar sormak lazım." dedi.

Muzaffer Öztürk'teki belgeler • Sanık Arif Doğan, diğer sanık Muzaffer Öztürk'ün evinde ele geçirilen belgelerin askeri belgeler olduğunu, kendisine gönderildiğini ve 20 yıldır muhafaza edip, zaman zaman da kullandığını söyledi. Savcılık ve mahkeme ifadeleriyle ilgili olarak sorulan sorulara Doğan, Bana savcılıkta hasta mı suçlu mu diye sormadan emniyet ifademi aynen yazıp imzalattılar. Siz de aynını yapıyorsunuz. Bana Muzaffer Öztürk'ün evinde bulunan belgelerin içerikleri hakkında yorumlar yapıyor ve bir şeyler söyletmeye çalışıyorsunuz. Ne söyletmek istiyorsanız söyleyin ben de onu size söyleyeyim." dedi. Pekgüzel'in bu belgelerle ilgili daha önce verdiği ifadeleri okuması üzerine Doğan, ''Abdülkadir Aygan'ı bile geçmeye başladınız. Beni hırsızlıkla suçluyorsunuz. Arkadaşımın fikrini çalmışım gibi suçluyorsunuz'' dedi. Bunun üzerine Başkan Köksal Şengün, Savcı Pekgüzel'e hitaben ''Belgeleri kabul ediyor'' diye konuştu. Doğan ise ''Tamam, bende bu belgeler. Yorumlama yanlış. Bende bulunması normal. Buna karar verecek olan askeri mahkeme'' şeklinde konuştu. Şengün'ün, depoda bulunan malzemelerden başka birinin haberi olup olmadığı yönündeki sorusuna Doğan, ''Ben bile çoğu malzemeyi bilmiyordum. Bu ihbarı kimin yaptığını ben de merak ediyorum'' yanıtını verdi.

Doğan cep telefonuyla duruşmaya girmiş • Bu arada emekli Albay Arif Doğan soruları cevapladığı bölümde bir cep telefonu sesi duyuldu. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, orada bulunanlara "Telefonunuz var mı?" diye sordu. Bunun üzerine Arif Doğan, "Özür dilerim. Korumalarım yanımda yok. Üzerimde kalmış" dedi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün mübaşire telefonu almasını söyledi. Telefon duruşma salonundaki jandarma görevlilerine verilerek dışarı çıkarıldı. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ise "Telefonla nasıl içeri girmiş" diyerek duruma tepki gösterdi. Doğan duruşma salonuna girerken kalbinde pil olduğu için x-ray cihazının kapalı tutulduğu öğrenildi.

Muzaffer Öztürk'teki silahlar • Sanık Öztürk'ün evinde bulunan askeri malzemelerin, kendisine yıllık verilen istihkakın 10'da biri olduğunu belirten Doğan, "Bu boş kovanlardan kalemlik filan yapıp eşe dosta dağıttık. Bunlar arasında vali, belediye başkanı, hakim ve savcılar vardı." dedi. Bunun üzerine savcı Pekgüzel, "Yani oradaki mühimmatlardan yani silahlardan birilerine hediye mi ettiniz?" diye sordu. Bunun üzerine sanık Doğan, "Hey Allah'ım beni intihar ettirmeyin. Ben size kalemlikten bahsediyorum. Siz iki silahın hesabını yapıyorsunuz. Ben Güneydoğu'da OHAL bölgesinde ruhsatsız 3 bin silah dağıttım. Onları neden sormuyorsunuz da Muzaffer'in evine koyduğum malzemeler arasından çıkan iki silahı soruyorsunuz?" diye cevap verdi.

Mahkeme Başkanından Doğan'a ikaz: Bağırmayın! • Arif Doğan'ın sık sık sesini yükseltmesi üzerine Başkan Şengün tekrar sözünü keserek Doğan'a refakat eden doktora, "Doktor bey, böyle konuşması onu düzeltiyor mu? Çok mu oksijen veriyorsunuz da bu kadar dinamik. Bu hareketliliği, rahatsızlığıyla bağdaşmıyor." diye sordu. Doktorun, rutin ve yeterli bir uygulama yaptıklarını söyledi. Bunun ardından salonda gülüşmelerin yaşanması üzerine Doğan, ''Beni gülünç duruma düşürüyorsunuz sayın Başkan'' dedi. Şengün ise ''Bu şekilde rahatsız olan bir insanın bu şekilde konuşması normal değil. Bağırarak mı konuşacaksınız?'' yanıtını verdi. Doğan'ın sesinin çıkmadığını bu nedenle bağırdığını belirtmesi üzerine Şengün, sanık gibi konuşması, bağırmaması gerektiğini söyledi. Doğan'ın sanık olmadığını söylemesi üzerine Şengün, ''Sanıksınız, jandarma değil. Bağırarak neyi çözeceksiniz?'' dedi. Doğan da ''Bana söyleyeceklerimi unutturdunuz başkan. Her şeyi söylemeye çalışıyorum'' diye konuştu. Doğan'ın bağırmaya devam etmesi üzerine Şengün, ''Bu kadar rahatsızlıkla, bu kadar bağırarak rahatsızlığınız artar'' dedi. Şengün ile Doğan arasında yaşanan bağırma konusundaki tartışma üzerine duruşmaya ara verildi. (Cihan, AA)

Çapraz sorguya devam edildi • Ergenekon davası tutuksuz sanığı emekli Albay Arif Doğan, Savcı Nihat Taşkın tarafından kendisine yöneltilen "Güneydoğu'da yaptığınız görevleri anlattınız. Sizin hatalarınızı kontrol eden, mükafat eden bir mekanizma var mıydı?" şeklindeki sorusuna Arif Doğan, Hiç kimse kontrolsüz bir halt edemez." diye cevap verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının öğleden sonraki bölümünde sanık Arif Doğan'ın çapraz sorgusuna savcı Nihat Taşkın'ın sorularıyla devam edildi. Kendisine defalarca aynı soruların sorulduğunu ve bundan rahatsız olduğunu belirten Doğan, "Ben JİTEM'den bahsediyorum. Ben hangi suçu işledim bilmiyorum. Siz beni Ergenekondan yargılamıyor musunuz? Ben şu ana kadar bilinmeyenlerin bilinmesi için anlattım." dedi.

Zeka seviyem düşük anlatamıyorum • JİTEM çalışanlarına maaş ödenip ödenmediği sorusuna ise çok sinirlenen Doğan, "Devlet bu kişilere öder miydi sana ne? Onlar da benim gibi gerizekalıydı. Çoluk çocuğunu unutmuş hayvanlar benim gibi çarpışıyorlardı salaklar." dedi. Savcı Taşkın JİTEM'i anlayabilmek için bu soruları yönelttiğini belirterek "Ben anlayamadım. Anlayabileceğim şekilde anlatın bunu" dedi. Doğan ise "Kusura bakmayın benim zeka seviyem düşük. Anlatamıyorum." cevabını verdi.

Sedat Peker • Sanık Doğan'a, Ergenekon ana dava sanığı Sedat Peker ile ilişkili olduğu yönündeki iddiaları hatırlatan savcı, iddianamede Peker ile 1984-1985 yılında tanıştığı yönünde de anlatımlar olduğunu söyledi. Savcı Taşkın, "Sedat Peker 1971 doğumlu sizinle tanıştığı dönemde 12 ya da 13 yaşında oluyor. Burada bir yanlışlık olmasın?" dedikten sonra bu konunun açıklanmasını istedi. Doğan, "Tarih olarak karışıklıklar olabilir. Ben tam tarih hatırlamıyorum." cevabını verdi. Savcı Taşkın, sanıktan Sedat Peker ile tanışmasına kimin aracılık ettiğini de sordu. Bu soruya ise Doğan, "Kimi araya kimi bacaya soktum hatırlamıyorum. Benim araya soktuğumu biliyorsanız söyleyin." diyerek sesini yükselttiği gözlendi.

Arif Doğan: Hiç kimse kontrolsüz bir halt edemez • Savcı Nihat Taşkın'ın, "Sizin yaptığınızda devlet sistematiği yok. Böyle birim kurulurken, kontrol mekanizması olması gerekir. Sizin hatalarınızı kontrol eden, mükafat eden bir mekanizma var mıydı?" şeklindeki sorusuna Arif Doğan, "Neden devlet sistematiği yokmuş. Ben bir sistem oluşturdum işte. Hiç kimse kontrolsüz bir halt edemez. Atatürk'ün kurduğu devlette kimse çizginin dışına çıkamaz." dedi.

Mafia kelimesi • Savcı Taşkın, Ergenekon davası tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük'te ele geçirildiğini söylediği "Mafia" başlıklı bir yazıyı okudu. Savcı Taşkın'ın, "Bu yazı sizin için bir şey ifade ediyor mu?" diye sorması üzerine sanık Doğan, "Bazı toplantılarda, şurada burada Veli paşam ile karşılaşmalarımızda , konuşmalarımızda hiçbir siyasi içerikli kelime söylemezdi. Çok ketum bir insandır." cevabını verdi. Daha sonra savcı Nihat Taşkın'ın, "Ama sizin ajandanızda da mafia diye yazıyor." uyarısında bulundu. Doğan da "Öküz altında buzağı arıyorsunuz." diye konuştu. Savcı Taşkın, "Çıkar amaçlı suç örgütüne mayfa denilir. Siz hangi kelime ile tarif edersiniz?" diye sordu. Doğan, bu soruya da "O kunuyu bilmem ama ben PKK (PEKAKA)'ya PKK(PEKEKE) derdim ve komutanlarım bu konuda bana kızardı." diye cevap verdi.

Depoda bulunan askeri malzemeler • Savcı Nihat Taşkın askeri malzeme bulundurmanın kanunen suç olduğunu söylemesi üzerine Beykoz Çavuşbaşı'ndaki deposunda bulunan askeri malzemelerin, suç unsuru olamayacağını söyleyen Doğan, "Hangi kanuna göre suç? diye sordu. Savcı Taşkın'ın Türk Ceza Kanunu'na göre demesi üzerine Doğan, "Siz benim emekli bir subay olduğumu neden göz önünde bulundurmuyorsunuz? Şimdi olsa yine bulundururum. Bu evrakları bulundurma nedenim, kurduğum teşkilatın evrakları olmasındandır. Örgüt dokümanı saklamıyorum. Teşkilatımın evraklarını saklıyorum. Hem de iç içe geçmiş iki sandıkta sakladım. Zarar görmesin diye bu yöntemle sakladım. Hepsinin kilidi bende. Yarın tomar halinde getireyim. Ama Emniyet, suç malzemesi bulmuş gibi dağıttı hepsini? Bunun neresi suç?" dedi.

Ergenekon'un JİTEM'i • JİTEM'in ne olduğunu daha önce açıkladığını söyleyen Doğan, "Ama siz hala Ergenekon'un JİTEM'ini soruyorsunuz bana. Ben onu bilmem. Onu gidin içinde yer almış arkadaşlara sorun. Bendekiler Jandarma İstihbarat Grubunun yeniden yapılanma edilerek JİTEM'e dönüştürülmesinin evraklarıdır. 30 tane JİTEM'le ilgili adam öldürüldü. Neden biliyor musunuz? Deşifre edildiler. Oradaki subaylar kına yaksın. Adamları deşifre ettiler." dedi.

Balmumcu Jandarma Komutanlığı • Sanık Doğan, sanıklardan Muzaffer Öztürk'e ait Beykoz Çavuşbaşı'ndaki depoya bıraktığı askeri malzemelerin önce Balmumcu'daki Jandarma Bölge Komutanlığı'nda olduğunu belirterek "Ondan önce de Halkalı'daki komando taburunda durdu. Balmumcu'dan emekli olduktan sonra da bir süre lojmanında kalmaya devam etmiştim. Özel Koruma Kanunu'yla korunuyordum." dedi.

Depodaki kovanlar 434 silahtan atılmış • Savcı Nihat Taşkın'ın, "Kriminal incelemeden depodan elde edilen boş kovanların 434 ayrı silahtan atıldıkları tespit edilmiş" şeklindeki sorusuna Doğan, "Hiç tabanca da kullanmazdım. Kalaşnikof ve Kanas kullanırdım. Her sarfa bir kelle. Kimse merminin hesabını sormazdı. Adam ölümden dönmüş. Bir de 'gel bakalım, ne yaptın fişekleri, mermileri' diye hesabını mı soracaksınız. Beykoz'daki depoda bulunan boş kovanların geçmişinden haberim yok." dedi.

Halka silah dağıttık • Savcı Nihat Taşkın'ın, "Bulunanları değil, bulunmayanları sorun. Halka dağıttığım binlerce silah var. Bunları sorun' dediniz. Soruyorum, bu silahları nerelere dağıttınız?" sorusuna Doğan, "Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'ndan alınan silahlar, hücrelere dağıtılırdı. Okullar basılıp, öğretmenler öldürülüyordu. İşte dağıtılan binlerce, yüzlerce silah, fişek buralara dağıtıldı, illegal yerlere dağıtılmadı. Bize verilen silahları halka dağıttığımızı anlatmaya çalışıyorum. Silahları eşeklerle dağıtıyordum." diye cevap verdi. (Cihan)

JİTEM'in varlığını ispatlayan resmi belgeler | JİTEM'le ilgili tüm manşetlerimiz | JİTEM'den bordrolu Aygan hakkında geniş bilgi

Hiç yorum yok: